Uzun zamandır planladığımız bir şeydir Avrupayı kara yolundan gezmek, hem mali yükü hemde işin zorluğu cesaretimiz biraz kırsa da, yeni yerleri görme heyecanı ağır bastı. Çocukların okullarının tatil olması ile seyahatimiz gerçekleştirdik. Ancak öncesinde sıkı bir hazırlık dönemi gerekiyordu ve İnternet üzerinden daha önceki tecrübelerini paylaşan arkadaşların yazdıklarını okuyarak başladık.
Pek çok "blog" sayesinde çok şey öğrendik ve uyguladık, bu arkadaşlara bir daha teşekkür etmek isterim.
Öncelikle hazırlık aşamasını anlatmak gerekirse.
Birincisi ve en önemlisi kullanacağınız aracın uzun yola uygun bir araç olması ve seyahat öncesi mutlaka servis kontrolünden geçmesi, bizim aracımız Hyundai Tucson 2.0 CRDI servis kontrollerinde ciddi bir enjeksiyon arızası tespit edildi ve açıkçası yolda kalmaktan ucuz kurtulduk
İkinci olarak aracınızı yurt dışına çıkarabilmeniz için yeşil sigorta yaptırmanız gerekiyor, süresine göre ücreti değişmekle birlikte aşağıdaki linkten yada sigortacınızdan detaylı bilgi alabilirsiniz.
Üçüncü nokta, araçla yurt dışına çıkabilmek için uluslar arası ehliyete sahip olmanız gerekiyor, bu konuda pek çok "gereği yoktur" yorumu olmasına rağmen Yunanistan girişinde soruyorlar, belki birde Sırbistan girişinde sormuş olabilirler (çok emin olmamakla beraber) onun dışında ise sorulan bir yer olmadı ama yinede her ihtimale karşılık almakta fayda var. Ehliyeti "Turing" kurumundan alabiliyorsunuz, gümrük noktasında da ofisleri var. İlk alışınız da 375 TL sonraki senelerde is 200 TL ücreti var, anlaşılacağı üzere yılda bir yenilenmesi gerekiyor. Aşağıdaki linkten detaylı bilgi alabilirsiniz.
http://www.turing.org.tr/tr/uluslararasi_ehliyet.asp
Aracınızı yurt dışına çıkış teknik hazlıklarını tamamladıktan sonra aile büyüklüğüne göre birde "port baggage" kullanmanızı önerebilirim, kalabalık bir aileyseniz (biz beş kişiyiz) özellikle her ülkede bir yada iki gün geçirecekseniz, kullanılan eşyaları "port baggage"a tıkarak küçük bir çanta ile daha hızlı hareket edebilirsiniz, büyük valizleri oradan oraya sürüklemek yerine. (hanımlar organizasyon konusunda doğal yetenekli olup ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır)
Kendi hazırlığımıza geldiğimizde yapacağınız ilk şey seyahate çıkarken sağlıklı olduğunuzdan emin olmanız olacaktır, gerekli duyduğunuz ilaçları ve mutlaka alerji için ilaç almanız yerinde olur. Açıklamalarını okuyabileceğiniz ve daha önceden kullanarak test ettiğiniz ilaçlar basit rahatsızlıklarda kullanılabilir. daha ciddi ve bilmediğiniz durumlarda mutlaka yerel bir sağlık kuruluşuna başvurmakta fayda var.
ikinci aşama geçerli bir "Schnegen" vizesi almak olacaktır. Biz Yunanistan'dan aldık ve ilk çıkışımızı da İpsala üzerinden Yunanistan'a yaptık, daha sonra kolay vize alabilmek için vizeyi aldığınız ülkeye giriş yapmanız uygun olacaktır. Vize işlemlerini kendiniz takip edebileceğiniz gibi bir aracı kurum ile de yapabilirsiniz. Yunanistan'ın vize başvuru ücreti kişi başı 80 Euro'dur. Viz işlemleri iki hafta ile bir aydan fazla bir süreye uzayabilir.
Yurt dışında farklı ülkelere gideceğiniz ve uzun yürüyüşler yapacağınız göz önüne alındığında rahat bir ayakkabı çok ama çok önemli, rahat kıyafetler ve farklı hava koşullarına ve sıcaklıklarına uygun en az birer kıyafet almanız yerinde olur. Biz yaz seyahatimiz için elbette kar botuna ve kabanlara ihtiyaç duymadık ama aldığımız birer ceketin ve kapalı ayakkabıların çok faydasını gördük
Son olarak da yurt dışına çıkış harcını adam başı 15 TL olarak yakın bir Ziraat bankası şubesinden yatırmanız gümrük noktasında birde bununla uğraşmamamız uygun olur.
Seyahat planlaması ise mutlaka seyahatten önce dikkatlice yapmanız gereken bir aşama, bunu bir sıra dahilinde yapmanız gerekiyor birinci sırda ziyaret etmeyi istediğiniz ülkeleri planlamanız, hangi şehirleri görmek istediğinize kara vermeniz, bu şehirler arasındaki seyahat zamanının hesaplamanız, kendinize şehri görmek için bir zaman ayırmanız ve bunu belirleyebilmek için şehrin görülecek yerlerini İnternet vasıtası ile araştırmanız gerekiyor.
Bizim planımız Almanya nın Düsseldorf şehrine kadar gidip gelmekti, bu arada eğer kişisel nedenlerle gitmemiz gerekmeseydi Düsseldorf'u görülmesi gereken şehirler arasına eklemezdim.
Yol üstünde katedeceğimiz yolu hesaplayarak ve duraklaya bileceğimiz şehirleri tespit ettim ve zaman planlamasını saat saat bir çizelge halinde hazırladım.
Konaklayacağınız yerleri önceden belirlemeniz çok önemli bunun için ben www.booking.com.tr 'yi kullandım açıkçası hiç bir rezervasyonda hayal kırıklığına uğramadım, Italyada yaptığım ve henüz kimse tarafından değerlendirilmemiş bir çiftlik evi hariç. Bu nedenle yorumları okuyarak ve planlamalara bakarak sizin için en uygun konaklamayı bulabilirsiniz.
Harita üzerinde planlamayı be mesafenin ne kadar zaman alacağının planlamasını https://www.google.com/maps/ üzerinden yaptım, açıkçası çok az farklarla en doğru zamanlamayı verebiliyor.
Gidiş rotamız.
Yola çıkıyoruz...
15 Haziran saat 09:00'da yola çıktık ve saat 11:30' gibi İpsala hudut kapısına vardık, Öncelikle uzun Tır kuyruğu biz endişelendirdi ancak onları sağımız alarak ilerledik (Allah hespsine sabır versin) ve küçük araçlar için ayrılmış sınır kapılrına vardık. Burdan çıkış üç aşamalı ve ikinciaşamada yer alan gümrük kontrolünü unutursanız bizim gibi son çıkış kapısından geri dönmek zorunda kalabilirsiniz :) Son çıkış kapısından pasaportlarımıza damgalarımızı aldıktan sonra heyecanla Meriç ırmağı üzerindeki köprüde ilerlemeye başladık.
Yunanistan sınırına geldiğimizde "Lütfen Avrupa Birliğine Hayvansal Hastalıkları Getirmeyin" yazılı uyarı tabelasını gördük ve hayvansal gıdaların girişinin yasak olduğunu anladık. Girişimiz çok kolay oldu ve "Komşu" biz sıcak bir şeklide karşıladı. Elbette hemen hemen her gümrükte sorulan "Sigara, Alkol var mı ?" sorusu burada da soruldu.
Yunanistan'ın sakin yollarında ilerleyerek Bulgaristan'a geçiş yaptık ve Sofya yönüne devam ettik. Bulgaristan'a girişte 5 Euroluk birhafta geçerli kara yolları kullanım bedeli ödüyorsunuz ve gümrükte özellikle Alkol, Sigara ve Tüfek ! olup olmadığı sorgulanıyor.
Bulgaristan içinde seyahat ederken sanki Türkiye'de yol alıyormuş hissine kapılıyorsunuz. çevrenizde Türk palakalı tırlar Türkçe isimli konaklama yerleri, bu his bizi Sırbistanın Nis şehrine kadar takip etti.
Sofya ya kadar yollar gidiş geliş ve Türkiye'de ki duble yollar yok ancak Sofaya ya girişte yol çok genişliyor duble yol haline geliyor. Sofya etrafından dolaşan bir çevre yolu var ancak biz Sofya içinden geçmeyi tercih ettik.
.
Sofya'ya Giriş
Sofya'da kısa bir turdan sonra Sırbistan sınırına yol aldık, Hemen hiç bir gümrükte çok fazla zaman kaybedip sorun yaşamadık. Bulgaristan dan Sırbistan'a geçişimizde çok rahat bir şekilde gerçekleşti. Gümrük geçişlerin de araçtan bile inmemize gerek olmadan işlemler gerçekleşti
Sırbistan da Nis şehri bizim ilk konaklama noktamız oldu, Bize göre küçük ama güzel bir şehir Nis. Konaklama ve yeme, içme de oldukça uygun.
Ertesi sabah Nis'den Belgrad yöüne yola çıktık, Belgard'a paralı yolu kullanarak ulaştık yaklaşık 8 Euro tutan yolu kredş kartı ile ödeyebiliyorsunuz.
Belgard hala savaşın izlerini taşıyor, binalar bakımsız şehrin zamanın gerisinde kalmış bir görüntüsü var.
Belgrad da Nikola Tesla'nın müzesini görmek istedik ancak müzenin pazartesi günleri kapalı olduğunu öğrenerek ufak bir kayal kırıklığı ile Budapeşte-Macaristan'a doğru yola çıktık
Macaristan Gümrüğünden de kolaylık la geçtik, Macaristanda'da kara yollarının kullanımı için 13 Euro bedel ödemeniz gerekiyor. Gümrek te bulunan resmi satış ofisinde 13 Euro olan bu bedel etrafta yer alan ve diğer ülkelerin kara yolları bandrollerini satan küçük kiosklar da 15 Eurodan satılıyor. Macaristan da bir bandrol yapıştırmanıza gerek kalmasa da, Avusturya, Çek cumhuriyeti ve Slovakya da bandrol alarak ön cama yapıştırmanız gerekiyor.
Budapeşte bizim ikinci konaklama noktamız oldu. Konaklama ve yeme, içme nispeten daha pahalı ama Budapeşte görmeye değer bir şehir. Kalesi, Tuna Nehri, Parlamento binası gündüz ayrı, gece ayrı güzel bir şehir. Trafiğin yoğun olabildiğini belirtmek lazım.
Biz gitmesek de Budapeşte de meşhur Merzifonlu Bektaşi Gül baba türbesini ziyaret edebilirsiniz.
Budapeşte den sabah erken ayrılarak Viyana ya doğru yola çıktık. Macaristan-Avusturya arasında gümrük noktasında durmanız gerekmiyor ancak girişten sonra ilk 30 km içinde karayollar'ı için bandrol almanız gerekiyor. Viyana da konaklamayı planlamadığımız için başta eski dostum Emin ve Eşi'ni iş yerlerinde ziyaret ettikten sonra önce islam Center'i (Minareli cami olarak anılıyor) ve daha sonra Kraliçe Sisi'nin muhteşem sarayını ziyaret ettik.
Viyana dan çok geç olmadan Prag'a doğru yola çıktık. Geçekten yeşil ve doğa ile içe bir yoldan prag'a doğru yol aldık. Çek cumhuriyeti sınırında tanınmış markaların outletlerinin bulunduğu, restaurantlar ve oyun alanları olan bir kompleks var bu noktadan Çek cumhuriyeti için bandrol temin edebilirsiniz.
Prag'a akşam üzeri varabildik, önce kalacağımız apart'a giderek kısa bir hazırlıktan sonra Prag'ı gece görmek için şehir merkezine indik. Budapeşte'ye çok benzeyen Prag, aynı şekilde ışıl ışıl çok güzel ve yaşayan bir şehir.
Ertesi sabah erkenden kalkarak kahvaltımızı yaptık ve şehre doğru yola çıktık ancak yolda bir çalışma başladığı için sıkı bir trafiğin içine girerek farklı bir yola yönlendirildik ve bu yol biz oldukça güzel yerleşim yerleri içerisinden, güzel bir yapının içinde bulunan özel bir restaurant'ın ve bir hayvanat bahçesinin olduğu yere getirdi.
Şehirde ilk durağımız Prag kalesi oldu, içinde oldukça büyük bir Katedral bulunduran kale şehre tepeden bakıyor ve oldukça korunaklı.
Daha sonra "Old town" denilen şehrin turistik bölgesine inerek, mumya müzesini, Belçikalı ünlü bir çikolata ve şekerleme dükkanını ziyaret e
Prag'dan öğlene doğru yola çıkarak Almanya'nın Düsseldorf kentine doğru yola çıktık. Almanya kara yolları için herhangi bir ücret ödemenize gerek yok :) Oldukça düzenli ve geniş olan yollarda hız sınırı genelde yolun durumuna göre belirleniyor.Beklemediğimiz bir tarfik ve uzun bir yolculuktan sonra Düsseldorf'a vardık, jısa bir süre önce fırtınaya maruz kalan şehirde bazı ağaçlar köklerinden sökülmüş ve bazı araçlar hasar görmüş. Yağmurlu ve puslu bir hava da bir gün geçirdik. Eskiden beri bildiğim bu şehirde Türkiye'den bir arkadaşlarımızı ziyaret ettik ve onların yeni doğan bebeklerini gördük . "Allah analı babalı büyütsün" diyerek ve kısa bir şehir turundan sonra dönüş yolumuza başladık!
Dönüş rotamız
Dönüş yolunda ilk durağımız Regensbourg oldu, "Regen yanındaki kamp – MS 179 yılından sonra kullanılan Roma askeri üstü) Regen Nehri'ninTuna Nehri ile birleştiği noktada kurulmuş şehir. Oberpfalz bölgesinin başkenti ve yönetim merkezidir. Tarihi şehir merkezi karşı kıyısında bulunan Stadtamhof ile birlikte 13 Temmuz 2006'dan beri UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer almaktadır." Özenle korunmuş binaları ve doğasıyla oldukça yoğun turist çeken bir şehir.
Regensbourg'da bir gece kaldıktan sonra Münih'e doğru yola çıktık. Kısa bir seyahatten sonra şehre vardık, şehir merkezinde park yeri bulmak sorun ve oldukça pahalı ancak Marienplatz' a giderek Neues Rathaus (belediye binası) önünde saat 12'de başlayacak saat kulesi show'unu izlemek için yakın bir caddeye park ettik. Belediye binasının etrafı turistlere dolu ve kalabalık, kuklaların dans edip dönmesinden oluşan müzikli bir show.
Münih ziyaretimizi 2 saat ile sınırlayıp Salzbourg'a doğru yola çıktık. Salzbourg Wolfgang Amedeus Mozart'ın şehri doğal olarak çikolatalarının da.